30 Ekim 2020 de Ege bölgesinde Kandilli rasathanesine göre 5.9 şiddetinde bir deprem meydana geldi. 177 kişi bir anda hayatını kaybetti. Deprem gece saatlerinde olsaydı can kaybı muhtemelen çok daha yüksek olacaktı.
Yüksek sayılabilecek meblağlar ile şehrin iyi bir yerinde güzel sayılabilecek bir apartman dairesi alıyorsunuz. Ardından sadece 6.9 büyüklüğünde ( AFAD’a göre 6.6) bir deprem ile çok acı bir şekilde hayatınızı kaybediyorsunuz.
Oysa Japonya’da 21Aralık 2010 da 7.4 büyüklüğünde, Mart 2011 de 7,2 büyüklüğünde, Nisan 2011 de 7.1 büyüklüğünde, 26 Ekim 2013 de 7,1 büyüklüğünde, 30 Mayıs 2015 de 7,8 büyüklüğünde depremler oluyor ama kimse hayatını kaybetmiyor,
2 Nisan 2014 de Şili’de 8.2 büyüklüğünde bir deprem ve tsunami oluyor 5 kişi yaşamını kaybediyor.
Türkiye ‘de 19 Ağustos 1999 da 7,4 büyüklüğünde bir deprem yaşanıyor ve 18 bin 373 kişi hayatını kaybediyor, 48 bin 901 kişi de yaralanıyor.
Peki neden ölüyoruz. Bu yazıyı yazan ve okuyanlar bir sonraki depremde şanslı olmayı bekliyor. Ölen bende olabilirdim, bir sonrakinde ölen sizde olabilirsiniz.
Nerede hata yapılıyor? Neden hayatlarımız bu denli ucuz oluyor?
Hepimiz barınma hakkımızı en uygun fiyata çözmek istiyoruz, ülkemizde inşaat lokomotif sektör olarak görülüyor ve sadece işin erbaplarının değil ilgisi olan herkesin müteahhitlik yapması özendiriliyor. Mimarlık ve mühendislik uzmanlıklarına yeterli önem verilmiyor. Kentleşme politikaları oy için kullanılıyor. Gecekondu bölgelerinde yapılmış ıslah imar planları yen planlar yapılmasının önüne geçiyor. Sorunun günü kurtararak çözülmesinin sonuçlarını yıllar sonra gene biz ödüyoruz.
Yönetmelikler
İzmir’de depremin en fazla hissedildiği yer olan Bayraklı bölgesinde depremden hemen sonra yıkılan apartmanlara baktığımızda; Rıza bey apartmanının 12.04.1993, Emrah Apartmanının 22.11.1990, Doğanlar Apartmanının 04.09.19990 Yağcıoğlu apartmanının 04.02 1993 tarihlerinde ruhsat aldıklarını görüyoruz.
Hepsi 1975 yönetmeliğine göre yapılmış yapılar. Betonları elle karılmış, düz demir kullanılmış yapılar. Peki, 75 yönetmeliğinde yapılan yapıların hepsi kötü mü?
Yapılan incelemede 75 yönetmeliğinin bu depremde gelen yükleri karşılayabilecek standartlara sahip olduğu görülüyor. 1975 yönetmeliği için zamanına göre, o zamanki bilgi düzeyine göre iyi bir yönetmelikti demek yanlış olmaz.
Yeni deprem yönetmeliğimizde Komşu Katlar Arası Dayanım Düzensizliği (Zayıf Kat) tanımına bakalım. Yönetmeliğe göre birbirine dik iki deprem doğrultusunun herhangi birinde, herhangi bir kattaki toplam etkili kesme alanının, bir üst kattaki toplam etkili kesme alanına oranı olarak tanımlanan dayanım düzensizliği katsayısının 0.80’den küçük olamayacağı söylenmiş.
Birinci katta olarak tasarlanan bağımsız bölümlerde kullanılan tuğla duvarlar ile zemin kattaki dükkan duvarlarında kullanılan tuğla duvarların birbirine oranı 0.80 den küçük olmamalı. Geniş açıklık istediğimiz dükkan alanlarında bu mümkün mü? Mümkün ancak proje aşamasında inşaat mühendisi bunu dikkate almalı. Paket programlar bu oranı kontrol ediyor mu? Hayır. Bu durumda bu kontrolü mimar mühendisin ortak ve titiz bir çalışma ile elde etmesi gerekiyor. Hızlı yapılaşmalar ve rekabetçi hızlı çözümler ve ülkemizde projeye verilen önem göz önüne alındığında bu tür incelemelerin tam olarak yapılamadığını üzülerek görüyor ve sonuçlarına katlanıyoruz.
Kentleşme
Ülkemizde 1950’lerden başlayarak çeşitli toplumsal sorunlar nedeniyle özellikle büyük kentlere göç çok büyük oranda.
1927'de tüm nüfus içindeki oranı % 16.4 olan kentli nüfus 1965'de % 30'a, 1995'de ise % 70'e ulaşırken kentleşme hızı oranı ise % 5'e yaklaşmakta. 1
Depremde hasar alan bölge 80li yılların başında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından onaylanan planlarla yapılaşmış bir yerleşim. Hızlı kentleşmeye hızlı çözümler ile yeni konut alanları yaratılıyor.
Muhtemelen şehrin planlı büyümesinden herkes mutlu oluyor, bahsi geçen alan İzmir’de sosyal donatı ve yeşil alan olarak oldukça iyi bir noktada. Bu nedenle de şu anda orta üst gelir grubunun tercih ettiği bir bölge.
Şehirleşme baskısı, artan konut talebi ve bu talebi karşılayan planlar ile hızlı yapılaşma. Müteahhitlerin artan talebe karşılık vermesi, yönetmeliğe uygun ve hemen hepsi birbirine benzeyen mütemadi temellerle yapıların hızla yükselmesi. Bu hız ekonomik getiri için çok önemli. Talep fazla, yapılan değerinde satılabiliyor.
Ben çocukken yıkımların olduğu böğe de hiçbir yapılaşma yoktu, bisiklet sürebildiğiniz toprak yollar ana caddelere dönüştü ve çoğu Avrupa kentlerinin nüfusuna yakın bir nüfus bu alanda 35 – 40 yıl içinde yerleşti. Bu hız kontrollü devam edebildi mi? Geçen sürede el değiştiren yapılarda yapılan tadilatların ne kadarı belediyeye haber verilerek yapıldı. Bu tadilatlarda yük alması düşünülen bölücü tuğla duvarların kaçı yıkıldı?
Zemin
Şehir plancıları odası İzmir şubesi bahsi geçen alandaki planlar yapılmadan önce jeolojik etüd yapılmadığını belirtiyor
13.Temmuz 1944 tarihinde' çıkarılan, 4623 sayılı -"Yer Sarsıntılarında Evvel ve Sona Alınacak Tedbirler hakkında Kanun" ile imar planına esas jeolojik etüt çalışmaları yapılmaya başlanmış. Ancak - bu gerçekliğe rağmen gerek 1985 yılında çıkartılan. 3194 sayılı imar yasasında gerekse daha önceki 1956 yılında çıkartılan 6785 sayılı yasada jeolojik etütlerden bahsedilmemiş 2
02,09.1999 gün ve 23X04 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan “3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" 34. maddesinde yapı ruhsatı, için yapılacak, başvurularda statik projenin yanında jeoloji ve jeofizik mühendisi veya jeolog tarafından hazırlanan jeolojik etüt raporu ve zemin etüt raporu isteneceği belirtiliyor.
1999 dan önce yapılan hiçbir yapıda jeoloji ve jeofizik mühendisi veya jeolog tarafından hazırlanan jeolojik etüt raporu ve zemin etüt raporu bulunmamaktaydı, bölge haritalarında karar verilmiş zemin sınıflarına göre statik projeler hazırlanmaktaydı.
Depremde hasar gören alanda o yıllarda bir bina yapmak istediğinizde zemin sınıfı belli olduğundan çok ufak bir kazı ile mütemadi temelle inşaata başlayabiliyordunuz. Aynı binayı bugün yapmak istediğinizde temel taban alanı 300 m2’den az olan ve tek bloktan oluşan yapılarda en az 3 adet sondaj yaptırmanız gerekmekte. Taban alanının her 300 m2 artışında bir sondaj ilave edilmelidir. Bu sondajların derinliği, bina temelleri için temel tabanından başlayarak yapı genişliğinin en az 1.5 katı olacaktır.
Yeni yapılarda güvende miyiz?
2019 yılında uygulamaya giren deprem yönetmeliğinin çok daha güvenli yapılar inşa edilmesi için gerekli yöntemleri ortaya koyduğunu biliyoruz. Yapı denetim sistemi daha iyi çalıştırılmaya çalışılıyor. Mimari tasarımın deprem dayanımında ne denli önemli olduğunu biliyoruz ve mimarlarımızın da yeni yönetmeliğe uyum sağlayarak tasarımlarını bu yönetmeliğe göre yaptıklarını biliyoruz.
Ancak farkında olmamız gereken bir diğer önemli konu can kayıplarının yaşandığı bölge zemininde (derin alüvyal çökelti olduğunu düşündüğümüz alanlarda) dahi sadece üstteki 30 m ye bakıyoruz. Oysa İzmir’de Bayraklı bölgesi, Karşıyaka ve Çiğli bölgeleri kapsamında alüvyal çökellerin 200-320 metrelerde olduğunu biliyoruz3. Bu konu üzerine daha fazla kafa yormamız gerektiğini düşünmekteyim.
Unutulmamalıdır ki 21. Yüzyıl Türkiyesinde İmar Affı getirilmiştir. Vatandaş beyanı ile mühendislik mimarlık hizmeti almamış binalar yapı kayıt belgesi alarak yasallaştırılmış, hiçbir kurala uymayan yapılar envantere yasal olarak alınmıştır. Güvenlikten hangi kritere göre bahsedebileceğiz.
Özellikle mimari tasarımın öneminden, mimar ve mühendislerin geliştirilmiş tasarım üzerinde eş zamanlı çalışarak yapıya son şeklini vermesinden bahsetmek gerekir. Bizde inşaatın uzun sürmesi, kaynağın inşaata ayrılması alışkanlığındansa, kaynağın düzgün proje elde edilmesine ve bu proje müelliflerine güvenerek yapıların projeye uygun inşa edilip edilmediğini kontrol etmelerini sağlamak güvenli bina elde etmekte önemli olacaktır.
- https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/101066, Erişim 18,12.2020
- Jeolojik-Jeoteknik-Jeofizik ve Zemin Etütleri Üzerine Bir Yorum Hakkı Atıl - Bahattin Demir,( jmo.org.tr)
- İnşaat mühendisleri odası İzmir Şubesi Deprem Raporu
İlker Kahraman
Dr.Mimar
Mimarlar Odası İzmir Şubesi YK Başkanı